|
Bir gün...
Eskitilmiş hüzünlerin
yalınayak dolaşmaya korktuğu,
göz ucuyla bile
içeride olanlara bakmaya cesaret edemediği
yerden doldum damarlarına...
Bir ten...
düşekalka tutundu demir bileklerine
kalbi düşten...
Bir şehir...
Girdabında sen,
uzak rüzgarların savruluşunda ben...
Bir kalem...
Yazılmamış kelimelerin bekleyişinde sevdaya yelken açmış,
biriktirdiği notlarla...
Bir sandık...
Hasıraltında kalmamış hislerin küçük alevlerle desteklendiği,
titrekliği sevdadan olan...
Bir yudum kahve...
Sıcak kavuşmaların tiryakiliğine sarılmış, orta halli...
Bir film...
Sayacın işleyip de görüntülerin tende izlendiği...
Bir öykü...
Yazı karakterinde siyah, düşen yerde beyaz...
...ve özleme kesilmiş göbek bağının düştüğü toprakta,
rüyalara sıçrayan minik tebessüm...
sevdamı ilikledim düğme yerine tenime...
kaç düğüm olmuş ne fark eder?
Gürültülü aşkların kovuğunda dinlenenlerden olmadan,
düşlerimden tut...
alıntı
|
|