Gökyüzü şekil alır bulutların perçeminde
Nazlı nazlı dökülür saçlarıma karlar
Zamandır, avuçlarımdan kayan yıldız
Bir fotoğrafın namütenahi yüzünde
Mahpusluğum demlenir
Gülüşün çıkagelir tozlanmış anıların arasından
Yağmur yağsa da önemli değil
Gözlerim ıslanmıştır çoktan
Sigaramın dumanında bir sabah demlerim iki büklüm
Akşamın tebessümü kızıla vurduğunda odamda
Şimdi hatırlıyorum da sesin gelirdi uzaktan
Kulağımda hala kalmış güllerin konuşması
Ceketimde kaldığından beri saç telin
Soluk alışımda özlemlerim dile gelir
Derin bir of çekişimde nefessiz kalırım
Bu dünya yaşadığım yer değil öldüğüm yerdir
Yokluğunda uçurtmalar bile keyifsiz
Bir bardak suda bir ömrü bitirdiğim karanlık
Yürekte cefakâr sevgiler kurşunlandıktan sonra
Gelsen ne değişir yeniden başlar mı hikâyemiz
Mısrasız kaldığım şiirlerde gülün ömrü mü az gelir
Boşluğun tetiklerken dertli kervansaraylarımı
Susar içimdeki cehennem
Dalıp gitmeme kuşlar mı rahatsız
Yoksa ben mi unutmuşum ellerimi saçlarında
Bu kaçıncı ellerini aramam yastıkların altında
Bahar havası mevsimlerim kışı aratmaz
Bedenim uyusa gecenin esrarlı yalnızlığında
Gözlerim uyumaz, duvardaki bakışında konaklar bakışım
İçimdeki geceyi aydınlatmak için
Bu kaçıncı aşkın karanlığını seni severek yakışım
Küle dönse küllerinden dirilir yalnızlığım
Sevmek, sevilmek hoş ah birde seven olsa hırçın yüreğimi
Kanatmazdım hiç okşanmayan yaralarımı
Bu sızı biter kutupların yeşil ışıklarında
Bir demet menekşe toplarım vahalardan
Kırlarda uzanır beyhude hıçkırıklarım
Bırak, hüzünbaz şehirler yıkansın ayaklarında
Ben tutamam kalabalığı dağılır bulutlardaki suretim
Hüseyin Özbay