Ne sen geldin
ne de kokunu getirdi rüzgârlar
kurur elbet birgün aşk adına tutunduğun dallar
yemyeşil yapraklar bile sararır birgün
demedim mi?
Seni bir masalda buldum ben
kendi göğünde kanat açarken yapayalnız
kaç git buralardan, durma uç git,
aşkın Kaf dağında bir Anka ol, masallarda kal sen
demedim mi?
Med ve cezri görmüş müydün yüreğimde
hani gözlerinin ay gibi dağlardan doğduğu gece
ölürsem bu gece öleyim dizlerinde dediğin hani
işte o gece
hatırlar mısın bilmem
her yanımda alabildiğine sen olmazsan eğer
gurbetin bu tenha kıyılarında
yokluğun gezinir birgün
demedim mi?
Sevdim seni boynu tasmalı köleler gibi,
sevdim ve
melamet yağmurları yağdı üstüme böylece
karlı bir kış gününde
ellerin değil
alev alev ateşti avuçlarıma bıraktığın,
demedim mi sana yakmaz bu ateş beni diye
aşkın onulmaz ateşlerinde sınanmış bir semenderim ben
demedim mi?
Demedim mi bütün güzel şiirler sanadır diye
kutsanmış bütün sözler
yaşanmamış bütün zamanlar senindir
ve senindir baştanbaşa yanmış bu yürek
şimdengeri parsel parsel yap ve sat
demedim mi?
Ey sevdâmın kar çiçeği,
ey iki gözü iki çeşme Züleyhâ
say ki Yusufum ben
tutmazsan eğer elimden
aşkın en sığ sularında boğulur giderim ben
demedim mi ?
ya da hüznün kapkara çiçeklerini,
sonra hasreti ve sensizliği bir gül gibi takıp yakama
bir derviş gibi ömrümce beklerim seni
demedim mi?
Ey ömrümün taze gülü
ey gözleri öksüz bir çocuk
gözlerime bakıp bakıp dalmasaydı gözlerin
kızıl bir alev gibi girmeseydin kanıma
ak bir güvercin olup uçmasaydın elimden
bir âh ile yakardım o güzellik sarayını
demedim mi ?
Demedim mi sana güvenme gözlerine bu kadar diye
yakar bu sevdâ ateşi
ikimizi de kül eder
bu hasretlik
bu ayrılık
söndürmez bu ateşi sonra denizler bile
demedim mi ?
Koklamak ellerini güneşin her doğuşunda
gülleri koklar gibi
bir sevda türküsünü birlikte söylemek sonra
her sabah bir gül bırakmak toprağa yüreğimizden
bir de ıslanmak bu şehrin yağmurlarında
ve sırılsıklam ıslanmak sevgiden
bırakmamak ellerimizi, kopmadıkça kıyamet
hiç bırakmamak, andımız ve ahdimiz olsun
demedim mi ?
Ağlama, aya bakıp ağlama öyle ne olur
ağlamak bize yakışmaz
say ki hiç görmedik birbirimizi
say ki hiç tanışmadık
bakıştık belki de bir gecenin en koyu karanlığında
say ki hiç görmedin beni sen
görmedim seni ben
demedim mi ?
Demedim mi sana
sakın kimse el sürmesin saçlarına diye
düşmesin gözlerine bir yabânî bakış
demedim mi ?
sen Leylâyı bilmezsin, Mecnunu tanımazsın sen
kimdir Şirin, nerede şimdi Ferhâd bilemezsin
ey sevgili / ey sevdâmın meçhul kelebeği
ben sana
aşkın bir adı da ayrılıktır
demedim mi ?
Ayrılığın acısını yaşadım senin gözlerinde ben
geçip giden zamanı bir de
unuttum sonra sana hazırlıksız yakalandığımı
nisan yağmuru gibi geldiğini ansızın
zamansız gelen, apansız gider birgün
demedim mi?
demedim mi sana ben
giremem senin girdiğin sokaklara / giremem
gittiğin yerlere gelemem ben
demedim mi?
bil ki suya yazılmıştır bizim aşkımız
silinir gider birgün
demedim mi ?
Ey benim kederlerimin soylu annesi
ey sevgili
ben sana demedim mi
ayrılıktır şimdi üstümüze lapa lapa yağan, kar değil diye
buğulu gibi gözlerin, soğuk soğuk ellerin
esmerim, gece gözlüm,
ben seninle ağlamış seninle gülmüşüm
baksana bana
tel tel olmuş dağılmışım
yapayalnız kalmışım bir gecenin ortasında
sensiz
şimdi sen, can çekişen kuşlar gibi uzaklarda
çok uzaklarda sen / ben, her gün her gece
korku ve hasret çiçekleri açan alabildiğine içinde
bir ayrılık türküsü kalmış dilinde
elinde gayr-i menkul bir yürek
beklerim gelmediğin yollarda, beklerim
demedim mi ?
"Bahçemde açan gül değil,
ayrılık yarasına çektiğim bir kızıl tüldür bunlar
sen, sönmüş bir volkandan şiir mi beklersin hâlâ
yakıp geçtiğin bir yürekten geriye kalan
bir yığın küldür bunlar"
demedim mi ?
ey şimdi uzaklarda açan sevdâ çiçeğim
demedim mi sana
"bin bahar açsan da yaban ellerde
yaprağını dökeceğin son bahçe yine benim"
demedim mi?
söyle ey hüznümün ince gülü
bütün bunları ben sana demedim mi?
demedim mi ?