Değerse dudaklarına dudaklarım bir çocuk kayar yosunlu bir kayanın üstünden
kocaman bir hortum çıkar
ne var ne yoksa toplar bahçelerimden... değdiğinde dudakların
bir şelale yolundan çıkar!
dev bir kaya arasından gürül gürül
...bulut, tepe demeden akar...akar...
alnıma rengi mavi bir su damlar
tüm vahalar orada buluşur
...gök bulanır, bir mum kendiliğinden yanar... dokundukça dudakların, kış güneşinde serçeler
en tatlı kırıntıları toplar patikalardan,
bir ördek başını göle daldırır
...ardından... ...göl hülyaya dalar,dişlerim ıslanır bir karınca taze bir darı tanesini kaldırır
yağmurun ağır damlasının altından... sen öpünce beni bir kanal açılır içdenizlerden okyanusa! balıklar camdan bir kanat takar
karabataklar aklanır dalga içinde
köpük sıçrar bulutlara
fırtına patlar, yeryüzünde bir yerlerde bir tohum çatlar...
dudağın bana değince
bir şahin pençesindeki güvercini bırakır!
mutlu bir çocuk öğlen uykusuna yatar, ...üç elma kış uykusundan uyanır..
kabileler göçe başlar dünyanın bir ucunda
ölüm uykusunda koalalar kirpiklerini kımıldatır...
benim dudaklarım sana dokununca,
kırlangıçlar kanatlarını sislere saklar
bedenim uzar, için minelenir -ki onca-
kavga susamlanır hayat boyunca bir tek saniyeye huzur sığınır....
sen ve ben öpüşünce... tüm insanlar gülüşlerini göğe çevirir Alem aşk içinde devinir, öldüm sanırım... dokunursa dudağına dudaklarım,
18 yaşımda ömrümün donar kalırım....